Psikoloji biliminde dilin önemi, Freud ve Berker’in histeri vakalarındaki çalışmalarıyla ön plana çıktı ve psikanalizin doğuşuna zemin hazırladı. Freud’un keşfettiği şey, histeriklerin konuştuklarında semptomlarının azaldığı ya da yok olduğuydu. Hastaların akıllarından geçenleri herhangi bir sansüre uygulamadan olduğu gibi aktarmaları, Freud’un serbest çağrışım tekniğini bulmasını sağladı. Buradan itibaren psikolojide konuşmak ve dilin önemi üzerinde durulmaya başlandı. Özellikle Freud’un “Günlük Yaşamın Psikopatolojisi”, “Rüyaların Yorumu” adlı kitaplarında dilin insan ruhsallığı üzerindeki etkilerinden çokça bahsedilmiştir.
Lacan, Freud’un metinlerinin yeni bir okumasını yaparak ve burada aslında diğer psikanalistler tarafından üzerinde durulmayan, çalışılmayan konu ve kavramları tekrar ele alarak kendi kuramını oluşturmuştur. Lacan kuramıyla ilgili “Gerçekten de, benim öğretim’im, basitçe söylersek dildir, kesinlikle başka bir şey değil.” demiştir.
İnsanların psikoterapiye gelme nedeni, şikâyet ettikleri semptomlarıdır. Semptomu kişinin kendi iradesi dışında ona dayatılan hoşnutsuzluk olarak tanımlayabiliriz. Semptom bir belirti, çözülmeyi bekleyen bir şifredir (2). Bilinçdışının bilgisine semptomlar aracılığı ile ulaşırız. Kişinin semptomlarını anlatışı ve kendi hikâyesini anlatmaya başladığı andan itibaren meydana gelen bazı beklenmedik durumlarsa “deneyim” olarak adlandırılan özel anları oluşturur.
Deneyim, tam zamanında ortaya çıkan bir olgudur (3). Psikanalist tarafından bir an görülüp kaybolan hastanın söylediği ama ne söylediğini bilmediği o anlar deneyimi oluşturur. Deneyim bir kem küm etme anıdır hastanın kekelediği duraksadığı sözünün tükendiği anlardır (4). İşte bu anlarda bilinçdışının bilgisine ulaşabiliriz. Psikanalist bu anları takip ederek bilinçdışının bilgisine ulaşır. Bilinçdışının bilgisi ise konuşmalardaki başarısızlıklar sayesinde bulunur. Dil sürçmesi, sakarlıklar, unutulan sözcükler vs. bize özneyle ilgili hem en bariz hem de en gizli bilinçdışı bilgileri ele verirler. Lacan, bilinçdışının bir dil gibi yapılandığını (5) söylemiştir.
Freud’un “Günlük Yaşamın Psikopatolojisi” kitabında anlattığı Signorelli örneğinde bilinçdışının dil ile olan yapısal benzerliğini görebiliriz. Burada Signorelli sözcüğü unutulmuş yerine Botticelli ve Boltraffio sözcükleri söylenmiştir. Freud’un asıl anımsamak istemediği “ölüm ve cinsellik” üzerine olan düşünceleriyken başarısız bir bastırma (Freud’a göre başarılı bir bastırma, herhangi bir işlevsel rahatsızlık, semptom yaratmayan bastırmadır.) sonucunda Orvieto Katedralindeki freskleri yapan ressamın adı “Signorelli”yi unutmuştur. Freud arkadaşlarıyla freskleri konuşmadan önce Bosna Hersek’te yaşayan Türklerin ölüm ve cinsellikle ilgili tutumları, doktorlarına olan güven ve teslimiyetleriyle hakkında konuşuyorlardı. Doktorların hastayla ilgili yapacak bir şey olmadığını söylediğinde Türklerin cevabı “Ne diyelim Herr (beyefendi)? Kurtaracak olsaydınız kurtarırdınız, biliyorum.” Bu tümcelerde ilk kez Signorelli ve Botticelli- Boltraffio ile çağrışımlar dizisine yerleştirilmesi olanaklı olan Bosna Hersek ve Herr sözcük adlarıyla karşılaşıyoruz (6). Ayrıca kısa bir süre önce Freud Trafio’deyken cinsel rahatsızlıklarının düzelmemesi nedeniyle intihar eden bir hastasının haberini almıştır.
Anımsama eğiliminde olmama durumu bir içeriği hedef almıştı; anımsama yetersizliği bir başka içerikte ortaya çıktı. Elbette anımsama eğilimi ile anımsama yetersizliği aynı içerikte bağlantılı olsaydı çok daha yalın bir olguyla karşı karşıya bulunacaktık (7). Bilinçdışı arzuyu gösteren bastırılmış sözcük silinmiş; fakat yok olmamıştır; onun yerine geçen sözcük artıklarında yoğunlaşmıştır ve yer değiştirmiştir (8).
Bilinçdışı Lacan’ın deyimiyle “zayıf” bir mantığa sahiptir. Zayıf bir mantık olmasının nedeni bilinçdışının anlamsal olarak yani neden sonuç ilişkisine bağlı olarak işlememesi, sözcüklerin biçimsel benzerliklerine göre işlemesinden kaynaklanır. Bilinçdışının işleyişi aynı zaman da “matematiksel” mantık olarak da adlandırılır.Signorelli unutuşu bize bilinçdışının dil ile olan ilişkisini göstermesi açısından iyi bir örnektir. Psikanalize gelen kişiler,semptomlarını anlattıklarında psikanalist sözcüklerin ne anlama (gösterge) geldiğinden çok semptomun biçimsel yanı olan gösteren tarafıyla ilgilenir. Ancak bu şekilde görünen içerikten sıyrılıp gizil içerik bulunabilir.
Bilinçdışının matematiksel mantığa sahip olmasının yanı sıra birincil süreçlere uygun olarak çalışır. Birincil süreçte; ruhsal enerji serbest olarak dolaşır. Bilinçdışı haz ilkesine bağlı, yer ve zaman ilkesinin dışında çalışır. Bilinçdışında minezik izler olarak adlandırılan şey tasarımları mevcuttur. Bilincin sahip olduğu özellikler ikincil süreçler olarak adlandırılır. Bilinçte kelime ve şey tasarımları bir arada bulunur, neden sonuç ilişkisi vardır, zaman ve mekân ilkesine göre çalışır.
Heideger, “İnsan dilde ikamet eder.” (9) diye ifade eder. Bunun anlamı dilin insandan önce orada olduğudur, bu apaçıktır. İnsan aynı dünyaya doğduğu gibi, dilin içine doğmakla kalmaz, ama dil yoluyla doğar (10). Aynı zamanda kendi deneyimlerimden de yola çıkarak, karşılaştığım otistik bir vakada onların aslında dile giremediklerini fark ettim. Herhangi bir göz kontağı kuramama, adı söylendiğinde bakmaması, kendisinin kim olduğunu bilmemesi aslında en temel gösterenlerden biri olan adın, çocuğun ruhsallığında kendi adının var olamadığını görüyoruz. Doğumdan önce anne ve babanın düşleminde var olan çocuk doğumdan sonra artık gerçeklikte ve dilin simgesel düzleminde de var olmaya başlıyor. Simgeseldeki varoluş, çocuğa adın konulmasıyla başlar. Daha sonra bebeğin çevresiyle ilk ilişkiye girişinin annesiyle olduğunu görüyoruz. Bebeğin ağlaması, annenin onu kucağına aldığında annenin teniyle olan temas bebeğin ötekiyle olan ilk iletişimidir. İlerleyen zamanlarda bu iletişim biçiminin daha yüksek bir basamağa yani dile geçmesini bekleriz. Dile geçiş, konuşma yetisinin kazanımı ruhsallıkta özne olmaya, özne olabilmeye dair bir geçişin habercisidir.
Öznelliğin dille sağlandığını söyleyebiliriz. Psikanalizde bizi ilgilendiren özne nasıl bir öznedir? Burada sözce ve sözcelemenin öznesinden bahsetmek gerektiğini düşünüyorum. “Ben”, ben diyen yani dediği anda fiilen konuşmakta olan kişidir. Bizi ilgilendiren özne, söylemi yaratıyor olarak özne değil, ama söylem tarafından yaratılıyor olarak özne ve fare gibi kapana kısılan, sözcelemenin öznesidir (11).
Son olarak Lacancı Psikanalizin kendine özgü diline girme sürecinde yaşadıklarımdan bahsetmek istiyorum. Lacan’a dair kavramların yerli yerine oturtulması zordur. Üniversitede aldığım dersler sırasında çeşitli makaleler ve kitapları okuyarak derslerde gördüklerimi pekiştirmeye çalışmıştım. Çeşitli okumalar yapmak ve bunlar üzerinde düşünerek bu dile giriş yaptığımı söyleyebilirim. Bu süreçte günlük yaşamdaki olayları kuramla bağdaşlaştırarak kavramları daha iyi özümsediğimi fark ettim. Öğrenme sürecinde fark ettiğim şeylerden biri de kavramların birbirine eklenerek ilerlediğiydi. Derslerde gördüğüm kavramlar arttıkça, kuramın genelini anlamamın daha da kolaylaştığını söyleyebilirim. Bu yüzden kuramı öğrenmek isteyenlere tavsiyem başlangıçta anlaması çok zor olsa da kuramdaki konularla ilgili bol bol okuma yapmaları ve bunun bir süreç içinde geliştiğini hatırlayarak sabır ve emek göstermek gerektirdiğidir.
Kaynakça
- Miller, J.A., Benim Öğrettiklerim, Monokl Yayınları, İstanbul, (2012), Murat Erşen (çev.).
- Soysal, Ö., Psikoterapi Yöntemleri Yayınlanmamış Ders Notları, (2014).
- Nasio, J.D., Jacques Lacan’ın Kuramı Üzerine Beş Ders, İmge kitabevi, Ankara, (2007), Özge Erşen, Murat Erşen (çev.).
- Nasio, J.D., Jacques Lacan’ın Kuramı Üzerine Beş Ders, İmge kitabevi, Ankara, (2007), Özge Erşen, Murat Erşen (çev.).
- Nasio, J.D., Jacques Lacan’ın Kuramı Üzerine Beş Ders, İmge kitabevi, Ankara, (2007), Özge Erşen, Murat Erşen (çev.).
- Freud, S., Günlük Yaşamın Psikopatolojisi, Payel Yayınları, İstanbul, (2003), Şemsa Yeğin (çev.).
- Freud, S., Günlük Yaşamın Psikopatolojisi, Payel Yayınları, İstanbul, (2003), Şemsa Yeğin (çev.).
- Erşen, Ö., Günümüz Psikopatolojilerinde Günümüz Söylemi Bağlamında Lacancı Bir Bakış Psikanaliz yazıları 12, Bağlam Yayınları, İstanbul, (2006).
- Miller, J.A., Benim Öğrettiklerim, Monokl Yayınları, İstanbul, (2012), Murat Erşen (çev.).
- Miller, J.A., Benim Öğrettiklerim, Monokl Yayınları, İstanbul, (2012), Murat Erşen (çev.).
- Miller, J.A., Benim Öğrettiklerim, Monokl Yayınları, İstanbul, (2012), Murat Erşen (çev.).